Ronidere

İdealizm

Bilgide temel olarak düşünceyi esas alan öğreti idealizmdir. Fakat idealizm, salt
düşünsel olarak değil sanatta ve mimaride de en iyi olanı hedeflemek, yapısal
estetik, yararlılık ve edinimi de esas alır, göze, kulağa güzel hitap etmeyi ve
sağlamlığı da içerir.
Salt sanat ve mimaride değil siyasette de demokrasi ve hukuk devlet anlayışı bir
ideale dönüşmez ise Ortadoğu özgülünde olduğu gibi devletlerinin
antidemokratik siyaset geleneğinin yol açtığı kaostan kurtulmak zorlaşacaktır.
Siyasette ve insan ilişkilerinde ideal olanı hedeflemek önemlidir fakat
geçmişten kalma toplumsal bir tecrübe ve disipline veya sömürgecilerinin
gelişkin bir kültürüne, demokratik değerlere dayanması sömürgenin de kültür
düzeyine katkı sunar.
İlhakçıların uygulamaları sonucu Kuzeyli Kürdlerin düşünce sistemlerinde
ciddi anlamda bozukluklar görüyoruz. Sömürge bir ulusun siyasetçileridirler
fakat ideolojik ve sınıfsal düşünürler ya da ümmetçilik yaparlar. Böylelerinin
ruhu ve beyni adeta dumura uğruyor, tinsel, kültürel ve yapısal konumları
vasatın altında kalıyor. Bu durumda onlar artık köledirler, ruhları esaret
altındadır ve fırsat buldukça kendilerinden kaçarlar çünkü düşünce sistemleri
başarısızdır, kafa karışıklığı ve umutsuzluğa sürüklenmişlerdir.
Kendin olmak kendine ait olanı sahiplenmek ve bunun mücadelesini vermeyi
gerektirir. Kendisi olamayanlar vatanlarının yeraltı ve yerüstü zenginlik
kaynaklarını kendileri için kullanamazlar; işletme ve pazarlık haklarını da
sorgulayamadıkları gibi başkalaştırılmış ruhları ve beyinleri kendileri olmaya
özgürleşmeye artık elverişli değildir çünkü kendin olmak için gerçek kimliğinle
yaşamayı gerekiyor.
Bu toplumsal kategori bin yıllardan kalma tüm değerlerini yitirmek üzere silik,
korkak ve boynu büküktür. Ortadoğu, Rönesans’ı arıyor ve bunun bunalımlarını
yaşıyor. Batı Avrupa’yı yükselten Rönesans hakikati, bilimselliği, aklı ve sanatı
merkezine koymuştu. Bu aydınlanma ve reform çağı Batı’yı nasıl aydınlattıysa
Ortadoğu’nun da üretim ilişkileri, demokratik düşüncenin, bilim ve sanatın
gelişmesi Ortadoğu’nun aydınlanmasını sağlayacaktır. Bilimselliğin esas
alınmadığı toplumlarda kaos ve karanlık egemendir. Dört parçaya bölünmüş,
paylaşılmış Kürtlerin mücadelesi bölge için çok önemlidir çünkü Ortadoğu
Rönesans’ını arıyor.
Türkiye’nin Kürdler üzerinde uzun yıllar süren asimilasyon politikaları Kürt
uluslaşmasının gelişimini yavaşlatan başlıca nedendir. Bu bunalımdan mutlak
kurtulmak gerek. Bunun için mutlak kimlik bilinci ve kimliği çevreleyen anadil
ve tarih bilincinin yanı sıra uluslararası hukuka ve kader tayın hakkına uygun
haklarını sorgulama, arama bilinci güçlü kişilikler ve daha güçlü bir dava
yaratır. Kürdlerin dört ayrı devlete dayanması, dört devletin de Kürdler özgür
olmasın diye içine büzülüp demokratikleşmeye kendini kapatması mevcut
siyasal kaosu yaratmış durumda. O halde Kürdlerin özgürleşmesi Ortadoğu
Rönesans’ına yol açacak bir potansiyele sahiptir.
Bu anlamda farkındalığı gelişkin bireylerin oluşturduğu, bilinç ile donanmış
örgütlenmeler önemli bir rol oynayabilir. Kuşkusuz bu iyiye ve güzele ulaşmak
için ideal olanıdır. İdeolojik takıntılar günümüzde çoğu zaman kuramsaldır.
Kuram ise çoğu zaman soyut bilgiler içerir. Bir halkın davası ise somuttur.
Düşüncede ve sanatta soyutluk ufuk açıcı olsa da muğlaktır fakat
düşündürücüdür. Örneğin esaret altında birisinin “Özgürüm” demesiyle özgür
olunamayacağı örneğindeki gibi. Çünkü bu bir iddia, gerçek ve somut değil.
Somut ve hukuki bir dava için soyut düşünce yanlış saptamalara ve bilgisizliğe
yol açar. Saptamalar çoğu zaman intihar, bilgisizlik ise bir tür körlüktür;
gerçeğe ve özgürlüğe asla götüremez.
Kimlik bilinci, kendini tanımayı ve tanıtmayı içerir. Bu aynı zamanda
varoluştur. Bir halkın da kimliği uluslaşması ile başlar ve bir halkın Birleşmiş
Milletlere üye olmasıyla kimliğinin tanınması gerçekleşir. Bir halk Birleşmiş
Milletlere üye olmadan kendi yurdunun ve dünyanın sorunları hakkında söz
sahibi olamaz. Bu anlamda kimliksizlik ve esaret koşullarındaki bir yaşam asla
özgür bir yaşam olamaz ve bu koşullarda kimlik sahibi de olunamaz.
Bir halk kendi egemenliğinin sahibi olmayı, uygar haklar düzeyine ulaşmayı,
demokrasisini tüm boyutlarıyla yapısal anlamda geliştirme yoluna koymayı,
bunu bir sisteme dönüştürmeyi ulusal bilinç ile hedefliyorsa kuşkusuz doğru
yoldadır. Bu yolda özellikle hukukunu oluşturarak halkına ulusal ve evrensel
haklarının meşruluğunu kavratması toplumsal aydınlanmaya yol açacak biricik
yoldur.
25 Şubat 2019

Like this article?

Partager sur facebook
Share on Facebook
Partager sur twitter
Share on Twitter
Partager sur linkedin
Share on Linkdin
Partager sur pinterest
Share on Pinterest

Leave a comment

ronidere 2021©  All rights reserved