Ronidere

Özgürlük

“Akıl sana ait değilse, ruhun özgür kalmaz.”
Özgürlüğün kavramsal içeriği itibariyle teorik bir açıklaması olsa da gerçeğinde
pratik bir olgudur. İnsanlığın duygu ve düşünce dünyasında insanın varoluşuyla
başlayan doğal bir arzu olarak bireyden bir ulusun ve bir devletin özgürlük
hakları ve alanlarına kadar uzuyor. Özgürlüğün rasyonel teorik izahatı ve
felsefedeki yeri Grek uygarlığına dayanmaktadır. Platon ile felsefede bir
yoruma kavuştu. İnsanın kendi yapısını ve özgürlük alanlarını seçme olgusu
olarak felsefedeki yerini aldı. Çok önceleri Gılgamış Destanı’nda özgürlük
arayışlarının izlerini görüyorsak da teorik bir izahatı yok. Aristoteles’in bilginin
eşlik ettiği tercihte bulunma gücüne örneğin Spinoza’nın karşı geldiğini
okuyoruz. Marks’tan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine kadar süren kulvarda
yorumlandığını ve hatta prensiplere dönüştüğünü görüyoruz.
İnsan ve özgürlük sınırları geniş bir alandır. Felsefede en önemli soruların
başında « İnsan nedir?” sorusuyla karşılaşıyoruz. İnsanın sürekli kendini arama
ve tanıma arayışının sürdüğünü ve süreceği muhtemeldir. Günümüz modern
dünyasında « Özgürlük nedir? » sorusu ise bireysel anlamda çok görecelik arz
etse de toplumsal açıdan demokratik bir hukuk devletinde yasaların belirlediği
alanda insanların özgür olabilmesi nesnel bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor.
Bir ülke içindeki özgürlüğün sınırlarını yasalar belirliyor. Başkalarının özgürlük
hakkını çiğneyen bir özgürlük anlayışının ne kadar özgürlük olduğu da
tartışmalı bir görüngü olarak var olmaya devam edecek.
Her vatandaş için özgürlüğün sınırları yasalar çerçevesinde eşit belirlense de
uygulamada dünyamızda çok ciddi sorunlar görmekteyiz. Felsefenin
gelişmediği toplumlarda kuşkusuz demokrasi de gelişmez, demokrasinin
gelişmediği toplumlarda özgürlük gelişmez. Çünkü felsefeyi özce düşünme,
düşündürme ve yaşamı sorgulama olarak özetlersek Ortadoğu’da henüz umut
verici düzeye gelmediğini görüyoruz.
Kürd coğrafyasında ulusal hukuk yoksa bireylerin özgürlüğünün olması da
beklenemez. Uluslaşmasının yeterli düzeyde olgunlaşmaması Kürt dünyasında
bireyler ve partiler arası özgürlük sınırlarını bilinmez kılıyor. Bu anlamda
karşılıklı sert çıkışların olması doğaldır, çünkü aynı zamanda Türkiye ve İran
Kürtlerin uluslaşmasını engellemek için yoğun bir çaba içerisindeler.
Vatandaşlık hakları, özürlüğüne kavuşma arzusu ve bilincinin yanı sıra insan
olarak kendini sorgulamada Türkiye, İran, bir bütün Ortadoğu hâlâ ciddi
sorunlar yaşamaktadır.
Özgürlük arayışı temel insan haklarını kapsamaktadır. Mücadelede haklı
olduktan sonra özgürlük için her yenilgi doğal olarak bir tecrübeye dönüşüyor.
Yeter ki o halk ruhunun yüceliğini korusun ve yeter ki zamana uygun, medeni
dünya ile uyum içinde bilincini geliştirsin.
İlhakçılar, fiziksel imhadan çok halkın özgürlük umutlarını kırma, ruhunu
köleleştirme ve onu kendisine karşı güvensiz ve ezik hale getirmek ister. Çünkü
ruhu tutsak olanların özgürlük istemeye cesaretleri kırılıyor.
Hindistanlıların koloni dönemlerinde öncelikle kölelik psikozundan
kurtulmaları gerekiyordu. Gandi gibi Hint bilgeleri önce İngiliz kimliklerini
alanlarda topluca yakarak düşürülmüş ve köleleştirilmiş ruhlarını
yücelttiklerinde İngilizler yücelmiş ruhlar karşısında önce dehşete düştüler ve
sonraları saygıya durdular. Bu durum köleleştirilmiş bir halkın özgürlüğe doğru
yol aldığını görüyoruz.
Dijital çağ ve sosyal medya tüm dünyada olduğu gibi Kürtler açısından da
olağanüstü bir devrim yarattı. Bu devrim düşünce, ifade ve iletişim
özgürlüğüydü. Bir zamanlar milyonlarca Kürt akşamları Erivan Radyosu’nun
iki saatlik haber ve müziklerine kilitlenirdi, çünkü hiçbir haber ve iletişim
özgürlüğü alanındaki araçları yoktu.
Kürtler, Cumhuriyetin kuruluşundan beri Türk medyasına ve iletişim araçlarına
mecburdu. Özellikle eğitim sisteminin zorunlu Türkçe olması asimilasyonu
hızlandırıyordu. Bu durum 21. yüzyıl dijital çağ ile kısmen bir kırılma yaşadı.
Artık anadili ile ilgili her Kürt özgürce istediğini okuyup yazıyor ve istediğini
söyleyip görüntülü yayınlayabiliyor. Tüm sosyal medya dünyasında otomatik
Kürtçe çeviri revaçta ve bu yeniçağ herkese çok önemli bir özgürlük olanağı
sunuyor fakat buna rağmen Kürd dili eğitim dili olmadan asimilasyondan
kurtulamaz. Bireyin ve toplumların özgürlüğünü sağlayan şartların ve
olanakların gelişmesi özgürlük bilincini geliştirirken çok daha özgür
toplumlardan etkilenmesini sağlıyor. İnsanı özgürlüğe taşıyan bilincin yasaklı
değil de özgür bir anadil ile mümkün olması çok daha sağlıklıdır. Bu anlamda
anadilin kendi piyasasına kavuşması için mutlaka eğitim dili olarak kendi
özgürlüğüne kavuşması gerek.

Like this article?

Partager sur facebook
Share on Facebook
Partager sur twitter
Share on Twitter
Partager sur linkedin
Share on Linkdin
Partager sur pinterest
Share on Pinterest

Leave a comment

ronidere 2021©  All rights reserved